Trablusgarp
Cumhuriyeti
Trablusgarp Cumhuriyeti, İslam dünyasındaki ilk cumhuriyetçi hükümet;
İşgalci İtalyanlara ( İtalyan
Krallığı) karşı mücadele eden ve Osmanlı’nın desteklediği
“İslamlık
ve Osmanlılık adına savaştım. Devletin, milletin ve vatanın şeref ve namusunu
kurtarmaktan başka bir şey düşünmedim” diyen Mısrata Türk Beyi Ramazan Bey Suveyhli ve bölgedeki diğer soylular ile kabile
reisleri;
106 yıl önce 16 Kasım 1918'de Msallata şehrinde Trablusgarp Cumhuriyeti'ni ilan
etmiştir.
Kurucu Cumhurbaşkanı Süleyman Baruni olan
Trablusgarp Cumhuriyeti, bugünkü Libya topraklarının batısında 1918-1922
yılları arası var olmuş kısa ömürlü devlettir.
/////////////////////////////////////////////
Bir hatıra:
CALLUT: BURA SİZİN VATANINIZ
Eryaman köyü yakınlarında Dastarlı sitesi’
nde otururken
Eryaman köylü İsmet Toprak’ların harman- bahçe kenarındaki söğütlerin
yanına “ŞairinyeriEmiryaman” diye bir oturma alanı yapmış. Kuşlardan şarkılar
dinler
Komşularla çay içer sohbet ederdik.
Bu komşulardan biride Hüseyinabad/Alaca – Güvem Köyünden Hasan ağa idi.
U sıralarda Libya da hadiseler oluyordu.
Hasan ağa bu vesile ile bizat
yaşadığı hadiseyi anlattı.
Hasan ağa, bir zamanlar Libya’ya
çalışmaya gitmiş.
Hasan ağa dedi ki;
“ Libya hükümeti büyük bayındırlık faaliyetlerine girmiş.,
Ve bir çok işi de Türk şirketlerine vermiş.
Çalıştığımız Türk şirketi, aylarca paralarımızı ödemedi.
İşçiler greve gitti.
Libya başbakanı
Abdüsselam Callud ,
geldi.
Dedi ki:
“”Biz
şirkete paralarınız verdik. Fakat size ödeme yapmammış.
Biz sise
paralarınızı hemen ödeyeceğiz.
Yeter ki işi
bırakmayın.
Siz
çalışmaya devam edin. Çünkü..
Burası sisin vatanınız.
Dedelerinizin
kanları var. Ne yapıyorsanız vatanınız için yapıyorsunuz.””
Bunu üzerine
biz işe devam ettik..
Libya
hükümeti de şirketi devreden çıkarıp derhal hesaplarımıza
parayı yatırdı”
(((((((((((((((
Libya..
Prof. Dr. Selma YEL’den
alıntı:
“Fenike, Kartaca, Yunan,
Roma ve Bizans hâkimiyetlerinden sonra Hz. Ömer devrinde, Amr bin As
kumandasındaki ordu 642 yılında Mısır’ın ardından Trablus ve Tunus’a doğru
hareket etmiş ve 647’de Ukbe bin Nâfî ile Trablus’ta zafer kazanılmıştır.
Osmanlı Devleti, bu coğrafyaya
15 Ağustos 1551’de hâkim olmuş ve Murad
Ağa Trablusgarp’e ilk vali olarak atanmıştır. Murad Aga döneminde Fizan’a kadar
bugünkü Libya Devleti’nin neredeyse tamamına yakını Osmanlı Devleti hâkimiyetine
dâhil edilmiş edilmiştir.
1556’da da Turgut Reis
beylerbeyi olarak burada görevlendirilmiştir. Turgut Reis’in dokuz yıllık
valiliği Trablusgarp tarihinde önemli bir yer tutmakta olup bu bölgelerde
yaşayan kabileler devlete tabii hale getirilmiştir.
Libya tarihinde
Karamanlılar dönemi ayrı bir öneme haiz olup 1711 yılında Karamanlı Ahmed Bey,
Padişahın bu temsilî pozisyondaki “Beylerbeyilik” uygulamasına son verilen bir
kararla , “Sultan Naibliği” benzeri bir imtiyaz tevdi edilmesini başarmıştır. Müteakiben
de Mısır’da Kavalalı hanedanında olduğu gibi Trablusgarp’te de bir Karamanlı
hanedanı oluşmaya başlamıştır.
Libya üç bölgeden müteşekkil olup, birisi
Anadolu türkülerine de konu olan Fizan, birisi Trablusgarp ve bir diğeri de
Sirenayka'dır. Osmanlı Devleti bu coğrafyanın tamamına çok önem
atfetmiştir. Çünkü bu coğrafya Akdeniz güvenliğinin kilit noktası olarak
görülmektedir. Bu nedenle de Trablusgarp ve Kuzey Afrika’daki toprakların
tamamının müdafaası amacıyla, Anadolu’dan genç erkekler asker olarak Garp
Ocakları’na gönderilmiştir. Daha sonraki süreçte Tunus, Cezayir ve
Trablusgarp’de görev yapan bu askerlerin yerel halktan kızlarla evlenmesine
müsaade edilmeye başlanılmış ve böylece sayıları bugün yüzbinlerle ifade edilen
bir “Kuloğlu” aşireti oluşmuştur. Kuloğlu ifadesi günümüzde babaları
Anadolu kökenli Türk ve Müslüman asker, anneleri yerel halktan kişiler manasına
gelmektedir. Günümüzde ağırlıklı olarak Mısrata, Trablus, Zawiya, Derna
ve Zliten ve Bingazi'de yaşayan bu aşiretin hali hazırdaki nüfus durumu net
olarak bilinmemekle birlikte 1936 nüfus sayımına göre yaklaşık 35 binlik bir
nüfusa sahip olmalarından hareket ederek günümüzde 7 milyona yakın Libya nüfusu
içinde bu sayının bir milyonu geçtiğini söylemek mümkündür. ugün Libya’nın
Mısrata şehri, Türklerin bütünüyle blok halinde yaşadıkları bir yer. Libya’nın
tam ortasında bulunan Akdeniz’in iki sahilinin üzerinde duran Mısrata,
yüzölçümü ve nüfusuna göre Libya’nın 3. büyük şehridir. Bu şehirde
Kuloğlu/KöroğluTürkaşiretihâkim. II. Abdülhamid zamanında bölgenin artan
stratejik önemi doğrultusunda Trablusgarp ’deki aşiret ileri gelenlerinin
çocukları ve Kuloğullarından oluşan “Hamîdiye Alayları” kurularak, dışardan
gelebilecek emperyalist saldırılara karşı hazırlıklı olunması için bilinçli bir
faaliyet yürütülmüştür. Bir taraftan da Trablus, Fizan ve Bingazi’de birer
kanaat önderi olan tarikat şeyhleri ve kabile başkanlarına madalyalar ve
nişanlar verilip, unvanlar ihdas edilmek suretiyle Osmanlı Devletine bağlılık
güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Fizan Sancağı, Osmanlı
Devleti’nin Jön Türkleri sürgün ettiği bir yer olarak acılarla anılan bir bölge
olarak tarihe geçmiştir. Ancak talyanların sömürgeci saldırıları karşısında,
Fizan’da o sırada sürgünde bulunan tıbbiyeli ve harbiyeli Jön Türkler vilayetin
çeşitli alanlarında istihdam edilerek, mevcut şartlar altında kendilerinden
istifade edilmek istendiğinde de gönüllü olmakdan asla geri durmamışlar ve bu
mücadeleye iştirak etmişleridr.
1908’de II. Meşrutiyet ilan edildiğinde
Trablusgarp halkı bunu o kadar da coşkuyla karşılamamış hatta II. Abdülhamit
aleyhine bir gelişme olarak görüp tepki gösteren aşiretler vb olmuştur. Bunun
üzerine İttihat ve Terakki tarafından; meşrutiyet idaresinin nimetleri hakkında
halkın bilgilendirilerek bir takım asayiş dışı eylemlere son verilmesi amacıyla
Eylül 1908’de henüz Kurmay Yüzbaşı olan Mustafa Kemal görevlendirilmiştir. Bu
şaşırtıcı görülmemelidir. Zira Mustafa Kemal Paşa II. Meşrutiyet sürecinde bir
İttihatçıdır. Mustafa Kemal Paşa burada bulunduğu süre zarfında meydana gelen
isyanları bastırmış ve Ocak 1909 ‘da İstanbul’a dönmüştür. Müteakiben de
bölgedeki başarısından dolayı İttihat ve Terakki Fırkası kongresinde
"Trablusgarp delegesi" seçilmiştir. 1911’de Trablusgarp’in İtalya’nın
işgaline maruz kalması üzerine bu defa gönüllü olarak Mustafa Kemal Paşa, Enver
ve Nuri Paşa ile birlikte yeniden bölgeye gelmiştir.
…
Bu süreçte Teşkilât-ı
Mahsûsa’nın da, bölgedeki mensupları ile sivil halkdan milis grupları teşkil
ederek faaliyet yürüttüğü bir gerçektir. Halktan da efsanevi direnişçiler
İtalya’ya karşı Trablusgarp halkının yanında destansı mücadele
gerçekleştirmişlerdir. Bunlardan başta geleni Ömer Muhtar ve Şeyh Ahmed Şerîf
es-Senûsî ‘dir. Mustafa Kemal Paşa ile İslam dünyasında saygın bir isim olan
Şeyh Ahmet es-Senusi arasında başlayan dostluk, daha sonraki süreçte de devam
edecektir. Mustafa Kemal Paşanın Trablusgarp’de önde gelen aşiret liderleri ile
görüşmeler yaparken genelde büyük bir kararlılık içinde ikna yöntemini tercih
etmiş olduğu görülmektedir. Güvenilir din adamlarından gerekli zaman ve zeminde
destek almayı da sürdürmüştür. Benzeri davranışların 1919 sonrası için Anadolu iç
isyanlarına karşı da aynen uygulanmış olduğu bir gerçektir. Elbette bu süreçte
Şeyh Ahmet es- Senusi’nin TBMM emri dâhilinde Güneydoğu Anadolu ve Irak
bölgesinde isyan etme ihtimali bulunan aşiretler üzerine nasihatçı olarak
gönderilmiş olması da üstünde önemle durulması gereken konular arasındadır.
Mondros Mütarekesi
sonrasında 15 Kasım 1918 tarihinde Wilson Prensipleri’nin 9.
Maddesinde “İtalya'nın sınırları, açıkça belirlenmiş ulusal
sınırlar temelinde yeniden çizilmelidir” ibaresi ve 12. Maddede ifade edilen “
Bugünkü Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Türk kesimlerine güvenli bir
egemenlik tanınmalı, Türk yönetimindeki öbür uluslara da her türlü kuşkudan
uzak yaşam güvenliğiyle özerk gelişmeleri için tam bir özgürlük
sağlanmalıdır. ……” selahiyeti doğrultusundaTrablus Cumhuriyeti
kurulmuştur.
Elbetteki bu durum,
Anodolu’daki gelişmelerden bağımsız olmayıp, bölgede Teşkilatı
Mahsusanın yoğun faaliyetleri doğrultusunda bu sonuca ulaşılmış olduğu bir
gerçektir.
Aynı durum 3 ay gibi
kısa bir ömrü olsa da 31 Ağustos 1913 de kuruluşu ilan edilen Garbî Trakya
Hükûmet-i Muvakkatesi/Batı Trakya Geçici Hükûmeti ile 17-18 Ocak 1919’da
kuruluşu ilan edilen Cenub-ı Garbi Kafkas Hükûmet-i Muvakkate-i
Milliyesi/Cenub-ı Garbi Kafkas Hükûmet-i Cumhuriyesinin ilan süreçlerine çok
benzemekte olup aynı devlet aklı ile bu startejinin uygulanmış olduğunu
söylemek mümkündür.
16 Kasım 1918’de Trablusgarp Cumhuriyeti’ni kuran kadrolara baktığımızda da
İtalyan işgaline karşı direnişi başlatan birçok ismi görmek mümkündür. Aynen
Osmanlı coğrafyası üzerinde kurulmuş olan diğer iki cumhuriyet gibi ömrü uzun
olamasa da (1918-1922 ) bu siyasi yapının İslam coğrafyasında emperyalizme
karşı bir umut olduğunu söylemek mümkündür. “
Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne
Trablusgarp/Libya İlişkileri
https://emagaza-atam.ayk.gov.tr/product/default/681/