Prof.Dr. Süleyman Hayri BOLAY:
AKİF’E GÖRE; AHLAKIN TEMELİ, ALLAH KORKUSUNA DAYANIR…
Abide şahsiyetlerimizden Milli Şair Mehmet Akif Ersoy, SERVER Vakfı’nın düzenlediği panelle anıldı.
Ankara – Kızılay’da ki Vakıflar Genel Müdürlüğü Konferans Salonu’nda ilgili bir topluluğun takip ettiği ve Yaşar Dursun’un Kur’anı kerim okumasıyla başlayan panelin yöneticiliğini SERVER Vakfı BaşkanıErsönmez Yarbay yaptı.
Başta BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Tayip Erdoğan olmak üzere katılamayanların üzüntülerini belirten telgraflarla mesajlar gönderdiği, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 76.Yıl Dönümü münasebetiyle gerçekleştirilen ve sunuculuğunu ünlü yorumcu Kasım Alper Özdemir yaparak Akif’ten şiirler seslendirdiği panelde;
Hocaların hocası Prof.Dr. Süleyman Hayri BOLAY, Aksaray Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Acar, İstanbul Ünv.İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Bayram Ali ÇETİN ve Şair-Yazar Mustafa AYDOĞAN’da Akif’in çeşitli konulardaki görüş ve davranışları üzerine fikirlerini paylaştılar.
SERVER Vakfı Yönetim Kurulu BaşkanıErsönmez Yarbay’a telgraf gönderen Başbakan Tayyip Erdoğan, mesajında şunları kaydetti:
“ Düzenlediğiniz programa yoğun programım sebebiyle katılamadığım için üzgünüm, nazik davetinize teşekkür ederim.
Şair, edebiyatçı, gazeteci ve eğitimci kimliğini yanı sıra mütevazı hayatı ve vatansever kişiliği ile Mehmet Akif Ersoy milletimizin gönlünde müstesna bir yere sahiptir.
Mehmet Akif Ersoy, yüreğindeki vatan– millet sevgisi ve bağımsızlık aşkı ile kaleme aldığı İstiklal Marşı ile esarete karşı boyun eğmeyen asil milletimiz dirilişini, şahlanışını en güzelşekilde ifade etmiş ve kurtuluş destanımızı muhteşem mısralarıyla ebedileştirerek dünya tarihine altın harflerle kazımıştır.
Mehmet Akif Ersoy, milletinin milli- manevi değerlerini , duygularını,sevinçlerini, üzüntülerini yakından takip eden bir aydın olarak kaleme aldığıbu muhteşem eserin günümüzde en çok okuna kitaplar arasında yer alması ve her geçen gün daha büyük bir teveccüh ve ilgi görmesi memnuniyet vericidir.
Bu düşüncelerle kıymetli eserleri, fikirleri ve idealleriyle düşünce dünyamızı ve ufkumuzu aydınlatmaya devam edenşair ve mütefekkir Mehmet Akif Ersoy’u aramızdan ayrılışın 76. yıldönümündeşükran ve rahmetle anıyor, bütün vatandaşlarımızı sevgiyle selamlıyorum..”
Prof.Dr. Süleyman Hayri BOLAY,” Mehmet Akif’in Ahlak Anlayışı” üzerinde durarak şöyle konuştu:
Mehmet Akif’ten şiir okuyanların beni rahatsız eden şeyler var.
Her yerde oluyor. Akif’in şiirlerini okuyanlar bilerek ya da bilmeyerek değişiklikler yapıyorlar.
Bunu Diyanet Vakfı yayınlarında da görüyoruz. Çeşitli konuşmalar da da. Tiyatro sanatçılarının okumalarında da ..
Hatta TBMM’de bir özel toplantı yapıldı. Bir milletvekili, Bülbül şirinden
"Ne haybettir ki dinin vahdetgâhı devrilip taş taş
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vasız kalan dindaş.
Yıkılsın hânümânlar, yerde işkenceyle kıvransın.
Serilmiş gövdeler, binlerce yüz binlerce doğransın."
Okuyanlar; Orada geçen “haybet” sözü değiştirilerek “heybet ”diye okuyor..
Yunanlıların Bursa’yı işgal etmeleri üzerine, Yunan komutanı Tophane'de Sultan Osman ve Orhan Gazilerin türbesine gitmiş ve tekmeleyerek "Kalk da milletini kurtar!" demiş. Bu, Âkif'in çok ağırına gitmiş. Onun üzerine Bülbül'ü yazmış,.
Bülbül’ de;
"Ne haybettir ki dinin vahdetgâhı devrilip taş taş
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vasız kalan dindaş.
Yıkılsın hânümânlar, yerde işkenceyle kıvransın.
Serilmiş gövdeler, binlerce yüz binlerce doğransın." diyor .
Akif bura da dinin birliğinin sembolü taş taş devrilip ayaklar altına alınmasına üzüntüsünü ifade ederken okuyanların yanlışları ile sanki Yunan Generalinin yaptığı övülür duruma geliyor…
Bunu yapmaya hakkımız yok. Şiiri değiştiremeyiz. Nasıl yazılmışsa öyle okunmalı.
AKİF, DÜNYASINI, DIŞ YÜZÜNÜ KALBİNE DEĞİL AHIRA BAĞLAYAN KİŞİDİR.
Mehmet Âkif, ahlak meselesine çok önem verir. Onun anlayışına göre, ahlakın temeli
Allah korkusuna dayanır.
Akif, hayaya önem verir.Haya duygusu ince bir perde .O kalkınca tüm ahlaksızlıklar ortaya çıkar. Akif o nedenle önce utanma duygusu üzerinde duruyor.
Mehmet Akif, Hatıralar kitabındaki ahlakla ilgili şirinde şöyle diyor:
"Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır,
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdan'ın
Ne irfanın kalır tesiri, katiyyen ne vicdanın
Hayat artık behimîdir, hayır ondan da alçaktır
Ya hayvan bağlıdır fıtratta, yahut hürr-i mutlaktır."
Allah korkusu kalktığı zaman insanların canavarlıkları, vahşilikleri ortaya çıkar. Otorite
tanımadıkları için de yapamayacakları şey yoktur.Orada artık hayat, hayvanî serbestlik kazanır; behimî yani hayvanî bir nitelik alır.Hayvanların serbestliği gibi mutlak bir hürriyette ahlak da ortadan kalkar.
...
"Fakat ahlâkın izmihlali en müthiş bir izmihlâl
Ne millet kurtulur zira ne milliyet, ne istiklâl
Oyuncak sanmayın!Ahlâk-ı millî, ruh-ı millîdir;
Onun iflâsı en korkunç ölümdür; mevt-i küllîdir.
Bu hissizlikle cemiyet yaşar derlerse pek yanlış
Bir ümmet göster ölmüş maneviyatıyla sağ kalmış?"
Ahlak olmaz ise vicdanın, bilginin, ilmin tesiri kalmaz. Çünkü akıl ve vicdan insanın aldığı eğitimle yönlendirilir. Afrikalı yamyam çocuğun, babasını yemesi; babasındaki gücün-kuvvetin kendine geçeceği ile alakalı aldığı eğitimle ilgilidir. Avrupalı, Amerikalının milyonlarca insanı sömürmesi de yine aldığı eğitimle alakalıdır.
Akif, Allah korkusunun çöküntüye uğraması sonucu hiçbir insani değerlerin önemli olmayacağınıve ahlaki çöküntünün fert ve cemiyetlerde Allah korkusunun kalkmasıyla ilgili olduğunu söylüyor.
Türkiye’nin manevi mimarlarından Tevfik İleri, “Ahlak kongresi” topladı.
Bir memleket %90’nıahlaklı ise o memleket ahlaklıdır”diyor.
Lenin’de “Bir memleketin %3’ü komünist ise o memlekette kolayca komünist devrim yapılır “diyor. Yani davasına inanmış ve teşkilatlanmış %3, teşkilatlanmayan, hedefi olmayan %97 ye galip geleceğini söylüyor.
Toplumda bir ahlaki zafiyet var. Akif; bunu, 1908 de söylüyor.
Bu bakımdan dinî ahlak ile millî ahlâkı (milletin ahlâkı) bir görür. “Toplumumuzun geleceği ahlakımızın diri tutulmasına bağlıdır. Millî ruhun kaybolması toplumun ölümüdür. Batı'dan birtakım şeyler alırken millî kimliğiniz kılavuzunuz olsun; millî ahlak, millî ruh iflâs ederse istilacıların ayakları altında kalırsınız." der.
"Gökten inmez bir de hiçbir şey, bütün yerden taşar.
Kendi ahlâkıyla bir millet ölür yahut yaşar."
Millî ruhun çöküntüye uğraması ahlakımızı da çökertir. Milletimizin kurtuluşu için bir imkân var o da ahlakımızın yükselmesidir: "Bir halâs-kurtuluş imkânı var: Ahlakımız yükselmeli." diyor.
Kimileri Mehmet Akif’e pozivitist derler. Hayır. Mehmet Akif pozivitist değildir. Mehmet Akif, insan ve toplum hayatımızdaki meselelerin çözümü için garbın medeniyeti karşısına bizim medeniyetimizi koyarak ahlakı öne aldı.
“Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale”
diyen Akif’in hayata bağlılığı maddi ile değil manevidir.
İmam- Azam…. Çok zengindir. Çok da atları vardır..O’nun bir zengin komşusu ve atları da vardır.
Komşu derki “ eyİmam. Ben namaza durunca atlar vs kalbimden, kafamdan gitmiyor. Hep onları düşünüyorum. Seninde var. Sen nasıl kendini bunlardan uzaklaştırıp, namazıhuşu ile kılıyorsun..?”
İmam-ı Azam cevaben derki, “Ben atları ahıra bağladım.. Kalbime değil..”
Akif, dünyasını, dışyüzünü kalbine değil ahıra bağlayan kişidir.
….
30 -40 YIL ÖNCESİNDEN HABERSİZ NESİLLER
Bugünün üniversite genci 20 sene, 30 sene önce yazılmışmetinlerimizi anlayamıyor. Bu, dünyanın hiç bir yerinde yoktur.
Bu günkü gençler, başta Akif olmak üzere bizim yazarlarımızı okuyup- anlamıyor.Hatta öğretmenler, profesörler bile, gençlerden farklı değiller. Ne Yahya Kemal’i ne Akif’i.. Ne Arif Nihat Asya’yı ne de Necip Fazıl’ı anlıyorlar.Milliyetçiyim diyenler bile Akif ve okuyup, düşüncesini anlamıyorlar.
Fransız öğrenci; 200,300, 400 yıl öncesinde yaşayan Balzac’ı.. Victor Hugo Dekart’ı.. aslından okur ve anlar.
Profesörler, altı senede bir Latinceden imtihan olurlar. Sınavı geçemezler ise ilerleyemezler.
1948 de Peyamı Sefa, Omsalıca liselerde mecburi ders olun dedi. Bir ara seçmeli ders olması için teşebbüs edildi fakat ..
O gün bu gün hala gerçekleştirilemedi.
45 yıldır üniversite deyim. Polis Akademisi dahil sekiz üniversitede çalıştım. Motivizyonsuz nesil yetişiyor.
Bir profesör böcekle ilgili ise sadece onu biliyor. Onun dışındakileri bilmiyor. Hâlbuki bağlantılı olan tüm bilimler arasındaki ilişkiyi bilmesi gerekir.
AY YILDIZ VE İSTİKLAL MARŞININ DEĞİŞTİİRİLMESİ TEKLİF EDİLDİ
Devrin yöneticileri Akif’le ters düştü.
İstiklal Marşını değiştirilmesini… Bayrak’dan “ay –yıldızı” kaldırmayı teklif ettiler.
Mehmet Akif’in cenazesine bile sahip çıkılmadı.
Sahip çıkanlara iyi gözle bakılmadı.
Fethi Tevetoğlu, Devrin idarecileri, Akif’in cenaze merasimine katıldık diye beni hesaba çektiler “ diyor.
Hem burada hem Mısır’da peşine polis taktılar.
Oğlu, Emin bey.. Askerde iken Kur’an okudu diye öldüresiye dövdüler. Aklını kaybediyor. Maddi sıkıntı çekiyor. Çeti Altan, “Bana geldi. Para istedi.20 lira verdim “diyor.
Ölüsü çöp bidonunda bulundu..
…….
Halkevinde Çanakkale ile ilgili program yapılıyor..
Orada “İstiklal Marşını maalesef bizden olmayan biri yazdı” diye Akif’in bizden olmadığını söylüyorlar.
Akif, hakkında ileri geri konuşanlara
“
fiark'a bakmaz, Garb'ı bilmez, görgüden yok vâyesi.
Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi" diye seslenir.
Hâkimiyeti Milliye gazetesinde “Git çölde oyna “diye başyazar yazı yazıyor.
Akif olanlara üzülüyor…
Arîza"şiirini yazarak kendisi hakkında konuşanlar ve Mısır’a “sürgününe”sebep olanlara şöyle cevap verir..
"Mevzun düşürür saçmayı bir saçma adam var.
Manzum sayıklar gibi manzûme sayıklar!
Zannım mütekaid şuaradan olacak ki:
Hiçbir yenilik yok, herifin her şeyi eski.
Hâlâ ne sakaldan geçebilmiş, ne bıyıktan;
Âsârı da memnun görünür köhne kılıktan
Hicrî, Kamerî ayları ezber sayar amma,
Yirminci asır zihnine sığmaz ne muamma!
Mamure-i dünyayı dolaştıysa da yer yer,
Son son, "Hadi sen, kumda biraz oyna!" demişler.
Yahu! Sorunuz bir: Bakalım takati var mı?
Kaynarken adam oynamak ister mi? Sarar mı?
Ey Heybeli iklimine kıştan çekilenler,
Ey Afrika temmuzunu efsane bilenler
Ey yağ gibi üç çifte kayıklarla kayanlar
Ey Maltepe'den Pendik'i bir hamle sayanlar
Ey çamların altında serilmiş uzananlar
Biz, küplere binmiş, size hasretle bakarken!
Siz, yelkeni açmış, suyun üstünden akarken;
İnsaf ediniz: Kopmayacak şey mi kıyamet?"
Beni çölde oyna diyerek gönderdiniz.
Sonra da aleyhime konuşuyorsunuz,” diyor.
AKİF; POZİTİF BİLİMİ BİLEN MÜTEFEKİRDİR
“Son iki asrın bilim, teknik ve cemiyetin sorunlarını Akif üzerinden konuşma imkânı verdiği için SEVER Vakfı’na teşekkür ederim” diyen ve Mehmet Akif’in “bilim anlayışı” üzerinde duran İstanbul Ünv.İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Bayram Ali ÇETİN ;
“Akif dünya ve ülkemizin çok sıkıntılar yaşadığı bir dönemin insanıdır. Osmanlı münevverleri, bu sıkıntıları aşmak için çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir. Daha Akif’in çocuk yaşlarında uygulamaya geçirilen ve toplumsal büyük değişikliklere yol açan Tanzimat, bu sıkıntıları aşma düşüncesinin sonucudur
1848 de ilk defa Avrupa’ya bilim, tenik konularındaki gelişmeleri öğrenip, ülkeye getirerek uygulasınlar diye öğrenci gönderilir. Fakat gidenler, istenen sonuca uygun dönmezler. Mehmet Akif, bunları “heybeleri boş döndüler” diye eleştirir..
Çünkü gidenler pozitif bilimle dönmemişlerdir.
İyi bir muhit ve çevrede yetişip devrin en iyi pozitif bilim verilen yuvalardan olan Tıbbiyenin, Baytar Mektebi (Veteriner Fakültesi) bölümünde okuyan Akif, bilimden mütefekkir olma dönemine geçişini 1908 olarak kabul edilir.
Akif, yaptığı seyahatler ve çalışmalar ile hem batıyı hem doğuyu görmüştür.
O milletin, bilimle donanarak öz güven içinde her problemi aşacağına inanır” diye konuştu.
AKİF, CUMHURİYET TARİHİNİN TALİHSİZLİĞİDİR.
Biri Anadolu ‘ya hapsedilmiş olarak, onunla yetinilerek devlet olmak ister.
Diğeri daha geniş düşünür. Daha geniş coğrafyalara hitap eder.
Bu zihniyet ayrılığı taaa Prens Sabahattin’den beri vardır. İttihat - Terakki de vardır.
Akif, uğruna savaş verdiği ideallerin uzağına düşer/düşürülür. Polis gözetimine alınır. Mısır’a gönüllü sürgüne gider.
Tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen Akif, Asımın neslinden ümit vardır.”
Mustafa Aydoğan’da konuşmasında İstiklal Marşı’nı “Toplumsal Menifesto”olarak niteledi.